MUSTAFA PULTAR           DUM VENTUS EST, SPES EST



BÜYÜK TÜRK


 

Portuç dediğin, gayya kuyusu gibi birşey; bir kere içine düşen bir daha ömrü billâh çıkamaz. Ama ben de inatçı ve de azimli bir adamım, Çilingoz'un portucunda ne birikmişse çıkarıp ortaya dökmeye karar verdim. Derken efendim, bir de ne bulayım portuçta; oldukça yeni bir fotoğraf.

 

 

Büyük Türk

 

Kraliçenin "Su Adamı

Kırmızı üniformalı bir adam, üniformasındaki armalar da öyle ufak tefek şeyler değil, cart diye bağırıyorlar. Giydiği üniforma İngiliz kraliçesinin su adamlarının üniforması, üzerindeki armalardan üstte olanı da kraliçenin arması. Su adamları (watermen) denen takım, Londra'dan geçen Thames nehrinde yolcu taşıma tekelini kapatmış olan bir meslek grubu. Aralarından bazıları ise majestelerini Thames nehrinde taşıma yetkisine sahip; bu adam da işte onlardan biri. Su adamı olmak ona sülalesinden kalma bir yetki imiş, dedelerinin dedeleri de Aslanyürekli Rişar zamanından beri aynı işi yaparlarmış.

 

Nereden çıktı bu adam diyorsanız, portuçtan çıktı da, aslında şundan dolayı çıktı: Londra'nın yeni belediye başkanı Boris Johnson, Ali Kemal'in torunun torunu çıktı da, onu yere göğe koyamayıp yarı akraba saydık ya. İşte bu adam da onun gibi yarı bizden, Mayk enişte, çünkü adı Michael Turk, atalarından beri Türk. Thames nehrinde gemi işletiyor, nehrin ağzında bir yerde de bir tersanesi var.

 

Grand Turk

Bir de baktım adamın fotoğrafının arkasında başka bir fotoğraf daha var; yelkenli bir fırkateynin resmi. Ne ilgisi var derken farkına vardım ki Mayk enişte, 1996 yılında Marmaris'te bir tersanede Grand Turk (Büyük Türk) adında bir fırkateyn inşa ettirmiş. Marmaris'te: çünkü dünyada böyle bir ahşap gemi inşa edecek başka bir tersane bulamamış. Gemi, İngilizlerin meşhur amirali Nelson'un döneminin gemilerinden HMS Blandford'un planlarına göre, güvertesindeki toplar da dahil olmak üzere, tıpkıyapım olarak inşa edilmiş. İngiltere'ye götürüldüğünde, Nelson döneminde geçen olaylar hakkındaki filmlerde kullanılmış. Eğer siz de bir İngiliz kraliyet gemisinde film çekmek ya da yalnızca şöyle bir okyanus turu atmak isteyecek olursanız, uygun(!) bir ücret karşılığında kiralayabilirsiniz. Günümüzün başbelası krizden dolayı Mayk enişte zorda olmalı ki, Grand Turk şu sıralarda satılık. Olur a, nereye harcayacağınızı bilemediğiniz 3 milyon sterlininiz vardır, gemiyi alıp kayığınızın yanına bağlarsınız.

 

 

"Grand Turk" ünvanı, aslında batılıların Osmanlı sultanlarına vermiş oldukları genel bir ad. Bu ünvanı, özellikle de önce Rodos şövalyelerine sonra da Papa'ya esir düşen Cem Sultan için kullanmışlar. Esir kaldığı Fransa'da ona ayrıca "Cem Cem" adından bozma olan "Zizim" adını da vermişler, batıda daha çok öyle tanınagelmiş; ara sıra bulmacalarda o adla arzı endâm ediyor.

 

Türk Takkesi

Grand Turk, bir de Karayip denizinin hemen dışında bir adanın adı. Atlantik Okyanusu'nda, Kübanın doğusundaki Turks and Caicos adalarından biri. Turks adalarına bu adın verilmiş olması öyle yarı eniştelikten falan değil. Adalarda Melocactus (kavun kaktüsü) cinsi kaktüslerin bol miktarda bulunmasından. Mevlevî postnişinlerin sarığına benzeyen bu kaktüsün İngilizce adı meğer "Turk's Cap" (Türk takkesi) imiş, ondan dolayı da bu adaların en büyüğüne Grand Turk adını vermişler.

 

Marsipet Cevizi

 

Mevlevi dervişlerinin ya da Osmanlının önde gelenlerinin sarıkları her zaman batılıların büyük ilgisini çekmiş; çünkü hiç görmedikleri, alışmadıkları, bambaşka bir tür başlık. Kaktüse bakıp bir adanın adını koydukları gibi, bir tür denizci bağı olan marsipet cevizine de Türk Başı (Turk's Head) adını vermişler. Gerçi biz o adı kullanmıyoruz; bizim Türk cevizi dediğimiz bir ceviz var ama o başka bir tür ceviz.

 

Marsipet, kabasorto donanımlı yelkenlilerde serenlerin alt tarafına boydan boya bağlanan bir halat, adı İtalyanca marciapiede (ayak halatı) sözcüğünden geliyor. Gemiciler yelkenleri fora etmek ya da toplamak için seren boyunca yayılmak için bu halatın üstüne basıyorlar. Marsipet cevizi ise gemicilerin ayaklarının marsipetlerin üzerinde kaymasına engel olmak için yapılan bir bağ. Önceleri oradan kaynaklanmış ama hemen hemen her yerde kullanılıyor; çünkü hem işlevsel hem süsleme amaçlı olarak ve çeşitli kalınlıklarda bağlanabiliyor. Örneklerini şekilde görüyoruz, özellikle de kalın olanları batılıların neden Türk Başı demiş olduklarını ne güzel anlatıyor, değil mi.

 

Marsipet Cevizi

Marsipet cevizinin nasıl bağlandığını en iyi Yalçın Özalp'ın yazmış olduğu Gemici Bağları (İstanbul: Denizler Kitabevi, 2003) adlı kitapta bulabilirsiniz. Orada yanızca nasıl yapıldığı anlatılmış, gevezece lâflar yok. Öte yandan, bağlar üzerine yazılmış sayısız kitabın arasında çok meşhur olan ve Amerikan denizcilerinin kullandığı temel bir bağ kitabı var ki orada bu türden lâflar edilmiş. Clifford W. Ashley'in yazmış olduğu The Ashley Book of Knots adlı bu ansiklopedik eserde 2000 bağ hakkında 3800 başlık ve 7000 şekil var. Ashley, bu eserinde Türk Başı hakkında şunları söylüyor: "Kullanım alanı marsipet cevizinden daha geniş olan bir bağ yoktur. Türk Başı, genel olarak dümen dolaplarının viya kolu üzerine yapılır; böylece dümenin viyasında bulunup bulunmadığı bir bakışta anlaşılır. Gemicilerin marsipetlerin üzerinde ayaklarının kaymasına engel olur. Vardavelelerde, emniyet halatlarında insanın elinin kaymasını önler. Halatların çımasında piyan yerine kullanılabilir. Manila, ratan (benekli hintkamışı) gibi sert halatlara örüldüğü zaman, yelken torbası ve boyun atkısı gibi şeylerde bilezik, peçetelerde halka yerine geçer, sınıf yarışçılarının taktıkları bileklik ya da halhal olarak kullanılır. Okçuların yaylarında, atletlerin atlama sırıklarında, olta kamışlarında elin kaymasını engellemeye, çatlamış gönder, kürek ve diğer çubuklarda sertlik sağlamaya yarar. Keskin kenarlı aletlerin kullanılması sırasında elleri korur, küreklerin çatal ıskarmozlardan kaymasını önler. Süsleme amacıyla kamçılarda, dürbünlerde, şapkalarda, tasmalarda, koşum takımlarında, sepet örgülerinde, makramelerde ve çeşitli püsküllerde kullanıldığı görülür."

 

Hem marifetli hem de eğlenceli bir bağdır, canınız sıkıldığında elinize ufak bir halat parçası alıp yapın; mutlaka bir yerde bir işinize yarar.

 

 

Bir ÖSS Sorusu

 

Portucun dibinden şöyle orta boy bir de kutu çıktı. Açtım baktım, içinde GPS icat olunduğundan beri unutmuş olduğum bir alet. Yanında da iki çizim ve bir soru. Nedir bunlar derken, anlaşıldı ki vaktiyle hazırlamış olduğum bir sınav sorusu. Lise son sınıftaki çocuklar gelecek derdine düştüler ya bu sıralarda; harıl harıl üniversite seçme sınavlarına hazırlanıyorlar. Her yerde bir ÖSS kitabı, her gazetede bir deneme sınavı; insanın başını döndüren bir sürü abuk subuk soru. Gazetelerde olur da Yelken Dünyası'nda neden olmasın diye, portuçtaki kutudan çıkan soruyu da ben ÖSS sorusu olarak sorayım dedim. Çözerseniz üniversiteye gireceğinize dair teminat veremem ama amatör denizci sınavlarını geçersiniz herhalde.

 

Şekil 1

Şekil 1'de, A noktasında bulunan ayna, U yönünden yatay olarak gelen ışığı, bu aynaya paralel olan ve B noktasına yerleştirilmiş olan aynaya yansıtıyor. O da aynı ışığı yine yatay olarak G yönüne doğru gönderiyor. Şimdi A'daki aynayı Şekil 2'de görüldüğü gibi saat yönünde biraz (<GAC açısı kadar) döndürelim. Bu durumda, U yerine Y yönünden gelen bir ışık, iki aynadan yansıyarak yine G yönüne doğru gider.

 

Şekil 2

İşte 100 puanlık ÖSS sorusu şu: <YAU açısı ile <GAC açısı arasındaki ilişki nedir?

 

Soruyu çözebildinizse iyi; yok çözemediyseniz canınız sağolsun; biraz daha fizik ve geometri çalışın. Fazla uzatmadan, sorunun çözümü bu yazının sonundaki kutuda; yanıtı ise <GAC açısının, <YAU açısının yarısı olduğudur.

 

 

Soruyu, portuçtan çıkan aletin hemen yanına koymuşum vaktiyle, çünkü bu küçücük soru aslında çok önemli bir denizci aletinin, yani sekstantın çalışma ilkesini gösteriyor. Gözümüzü G noktasına koyup, doğrudan U' yönüne yani ufka doğru bakarsak, aynı zamanda Y yönünden, örneğin bir yıldızdan, yansıyarak gelen ışığı B aynasında aynı yönde, yani ufukta görürüz. Böylece <GAC açısının kaç derece olduğunu ölçersek, Y yıldızının ufuktan olan yüksekliğini, <GAC değerinin iki katı olarak bulmuş oluruz. Sekstant işte bu esasa göre çalışır; < GAC açısının değeri CC' kolunun A noktasında etrafında dönme açısını gösteren bir skala üzerinden okunur.  Fakat bu skala, açının iki katı cinsinden derecelendirilmiş olduğu için, aslında okunan büyüklük, <YAU açısının değeri, yani yıldızın ufuktan yüksekliğidir.

 

Sekstant

Sekstantın marifeti şu: gemi denizde ne kadar sallanırsa sallansın, GU' yönü (yani ufuk hattı) ile AY yönü aynı miktarda sallanır ve böylece yıldızın yüksekliğini rasat etmekte zorluk çekilmez. Sekstantın dedesi olan usturlapta bu mümkün değildi, aletin düşey tutulması gerekiyordu; ama gemi onu bilmiyor ki, yalpalayıp durdukça doğru dürüst bir rasat almak çok zor, nerdeyse imkânsız oluyordu. Isaac Newton, sekstantın babası olan yansıtmalı (aynalı) çeyreği icat ettiği güne kadar bu sorun süregeldi. O gün Newton'un kafasına bir usturlap düşmüş müydü, onu bilemiyoruz; tarih kitapları yazmıyor. Ama bulduğu bu alet zamanla oktanta, sonra da sekstanta dönüştü. Sekstant adını ise seksten değil, Yunanca "ekstantas" (altıda bir), yani dairenin altıda birinden aldı. Resimde görülen skalalı yayın dairenin altıda biri uzunluğunda olduğuna dikkat edersek, bu ad kolayca anlaşılır.

 

Esas kullanım amacı o olmasına karşın, sekstant yalnızca gök cisimlerinden rasat almakta kullanılmaz tabii. Düşey düzlemde olsun, yatay düzlemde ya da herhangi başka bir düzlemde olsun, iki nokta arasındaki açıyı ölçmekte de kullanılır. Böylece sekstantı kullanarak çeşitli seyir ve konum hesapları yapmak mümkün olur.

 

Sekstant gemilerde bulunduğu gibi gökte de bulunur. Gökeşleği üzerindeki takımyıldızlarından biri "Altılık" yani sekstant adını taşır. Polonyalı gökbilimci Johann Havelke (Hevelius), 1658-1679 yıllarında yaptığı rasatlar sırasında kullandığı sekstantı Sextans adıyla göğe yerleştirmişti. Belki birgün portuçtan onun hikâyesi de çıkar; ama yıldız ve takımyıldızlara çok meraklı olup da o güne kadar sabredemiyecekseniz, benim Yıldız Adları Sözlüğü (İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2007) adındaki kitabımı karıştırabilirsiniz.

 

ÖSS Sorusunun Çözümü:

ÖSS Sorusunun Çözümü

 

  Çilingoz'un Portucu sayfasına dönmek için tıklayınız.