MUSTAFA PULTAR           DUM VENTUS EST, SPES EST



DENİZ BALIKLARININ ADLARI ve KÖKENLERİ


 

Balık Kitabı

Giriş

 

Türkçemizde, birçok bilim ve uygulama alanının terminolojisinde görüldüğü gibi, canlıların adlandırılmasında da büyük boşluklar ve belirsizlikler izlenmektedir. Herhangi bir yabancı dilden Türkçeye düzenlenmiş sözlüklerde bir canlının adına bakıldığında, çoğu zaman Türkçe karşılık tekil adlar yerine, örneğin "sarı başlı mavi kanatlı bir kuş" ya da “toprak altında yaşayan tüylü bir sürüngen” türünden genel açıklamalar görülür. Bu gibi tanımlar, dilimizdeki canlı adı eksikliklerinin en güzel kanıtıdır.

 

Balık adlarında da aynı durum söz konusudur. Kıyılarımızda yaşamakta olan balıkların adları bazan tanımsız, bazan çok anlamlı, bazan da birçok balığa birden verilmiş durumdadır. Denize gösterilen genel ilgisizliğin göstergelerinden biri olarak halkımız varolan balık adlarının dahi çok azını bilmekte ve birçok balığı tanımamaktadır. İlk kez gördüğünüz bir balığın adının ne olduğunu, bilebileceğini düşündüğünüz birilerine sorarsanız, alacağınız yanıtlar çoğu zaman ya birbirinden farklı ya da açıkça yanlış olacaktır.

 

Denizlerimizde yaşayan balıklara ait 1500 civarında ad var, fakat bu, hepsinin bir ya da birden fazla adı var demek değil. Bazı balıkların genel kullanımda olan, Türkçe kaynaklı tekil bir adı yok. Öte yandan birçok farklı balığa verilen ad ise aynı; bunun en çarpıcı örneği köpek balığı. Yanyüzenler dışında hemen hemen her kıkırdaklı balığa köpek balığı diyoruz. Aynı şekilde, on dokuz ayrı tür balığın adı, yalnızca horozbina olarak dile getiriliyor.

 

Balıkların adlandırılmasında yaşanan sorunlar yalnızca Türkçeye özgü bir durum değildir. Ama birçok başka ülkede, öncelikli sorun adlandırmanın eksikliği değil fazlalığıdır. Hemen hemen her denizci ülkede, aynı balığa verilmiş çeşitli adlar görülmektedir. Kıyılarında beş bin dolayısında balık yaşayan Avustralya’da bu karmaşa öyle aşamalara ulaşmıştır ki sonunda konuyla ilgili uzmanlardan oluşan bir kurul, yirmi yıl çalışarak bir standart balık adları katalogu düzenlemek zorunda kalmıştır (Yearsley v.d.). Benzer biçimde Amerikan Balıkçılık Derneği (AFS - American Fisheries Society) gibi kurumların (Nelson v.d.), Güney Afrika ve Japonya gibi ülkelerin standart balık adları belgeleri oluşturulmuştur. Ülkemizde ise bu yöndeki çalışmalar ancak kişisel düzeyde kalmış ve balık adları sağlıklı ve standart bir niteliğe ulaştırılamamıştır.

 

Bu eksikliğin nedeni olarak bazı hususlar öne sürülebilir. Öncelikle, denize karşı olan ilgisizliğin toplumumuzun kültürel özelliklerinden biri olduğu düşünülebilir. Genelde kıyılarda denize girmenin ötesinde denizden korkar, çocuklarımızı ondan uzak tutmaya çalışırız. Bu özelliğimiz de deniz hakkındaki birikimimizin kıt olmasına yol açar. Öte yandan, deniz ürünlerinin besin kaynaklarımız arasında önemli bir yer almaması da bir diğer neden olarak gösterilebilir. Önemli protein kaynakları olmasına rağmen, birkaç nadir ürün dışında, deniz ürünlerinin fiyatının hemen hemen her zaman et ürünlerine göre düşük olması da bunun bir göstergesidir.

 

Canlı adları dağarcığımızın kıt olmasının üçüncü bir nedeni olarak, genelde yazılı değil de sözlü bir toplum olarak yaşamamız ve bunun sonucu da yazılı kaynaklarımızın kıt olması gösterilebilir. 1950li yıllarda kurulmuş olan Et ve Balık Kurumu'nun başlangıçta yürüttüğü kültürel işlevlerini yitirmiş olması, örneğin Balık ve Balıkçılık dergisininin yayımının sona ermiş olması, bu eksikliğe katkıda bulunmuş olan bir husustur. Deniz balıklarını konu alan sözlüklerin sayısı bir elin parmaklarını aşmayacak kadardır.

 

Bu açıklamaların ışığında, aşağıda dilimizde varolan deniz balığı adlarının özelleklerine ve kaynaklarına göz atalım.

 

 

Adlandırma Özellikleri

 

Türkçe balık adlarına genel olarak bakıldığında öncelikle görülen özellik, balık adlarının çoğu zaman “balık” ya da bunun belirtme ekini almış hali olan “balığı” sözcükleriyle birlikte bileşik ya da tamlama biçimde olmasıdır. Örneğin, akbalık, karabalık, köpek balığı, kılıç balığı, yelken balığı, tavuk balığı, gibi. Bu özelliğin, Türkçe'de genelde balıklara özgün tekil adlar verilmeyip, kara canlılarına ve diğer varlıklara atıfla adlandırma yapılmasının bir yansıması olduğu söylenebilir.

 

Deniz balıklarının adları arasında Türkçe kaynaklı tekil adlar çok az sayıdadır. Ayrıca, olanların çoğu da ya ticarî değeri olmayan ya da gıda olarak kullanılmayan balıklarla ilgilidir. Örneğin, çırçır, çırpıntı, gelincik, gümüş, ışıldak, kayış, sapan gibi. Yaygın olan tekil adlar ise genelde Latince, Grekçe, Rumca ya da Yunanca'dan kaynaklanmıştır. Sık sık bu adlarda bile “balık” sözcüğü kullanılarak ad tamlaması yapıldığı görülmektedir. Örneğin, dülger balığı, fener balığı, horozbina balığı, levrek balığı gibi.

 

Balık adlarında gözlenen bir diğer özellik, aynı balığın birçok ad ile tanınıyor olmasıdır. Deniz balıklarıyla ilgili yapılmış olan bir sözlük derlemesinde, Türkiye sularında kayda geçmiş olan 512 balık türüne 1500'den fazla ad verilmiş olduğu saptanmıştır (Pultar). Bu farklılıkların nedenlerinden biri yöresel olarak adlandırma yapılmış olmasıdır, Örneğin, barbunya, çeşitli yörelerde barbun, keserbaş, karacalı ve sultan adları ile, haskefal ise topbaş, koklan, paçoz, topan, avrita, köyceğiz, kapsomun ve gambut adları ile bilinmektedir. Aynı türün farklı biçimde adlandırılmasının ikinci bir nedeni, aynı tanımlayıcı özelliğin farklı biçimlerde dile getirilmesidir. Örneğin, altınbaşlı kefal, farklı biçimlerde altınbaş kefal, altınrenkli kefal, sarıkulaklı kefal ve sarıyanak olarak adlandırılmıştır.

 

Aynı balığın farklı boylarına ve büyüklüklerine göre farklı olarak adlandırılması da sık görülen bir özelliktir. Bu tür farklılığın en çarpıcı örnekleri palamut ve lüfer adlarında görülmektedir. Palamutun farklı boyları, küçükten büyüğe doğru, vonoz, kestane palamutu, çingene palamutu, palamut, zindandelen, torik, sivri, altıparmak ve peçuta biçiminde dile getirilmektedir. Çeşitli lüfer adları ise aynı sırayla defne yaprağı, çinakop, kaba çinakop, sarıkanat, lüfer, kaba lüfer, kofana ve sırtıkara olarak görülmektedir.

 

Bir adın tek bir türe verildiği sıklıkla görüldüğü gibi, bir adın daha geniş kapsamlı olarak bir cinse ya da bir aileye verilmiş olduğu da görülmektedir. Bir cinse verilmiş ad örneği olarak istavrit gösterilebilir ki bu ad sarıkuyruk, karagöz istavrit ve derinsu istavriti türlerini içerir. Benzer biçimde lapin adı da kikla, çilli lapin, ördek lapini ve yeşil lapin türlerini kapsar. Ailelere verilen adlar ise, cinslere verilen adlardan daha sık görülür. Örneğin mercan adı, çizgili mercan, kırma mercan, mandagöz mercan, yabani mercan, fangri ve mırmır türlerine verilen genel bir aile adıdır. Ot balığı adı, çok sayıda çırçır, lapin ve kikla türünü, horozbina adı ise yirmiye yakın türü kapsar.

 

Çok ender olarak takımlara ve sınıflara verilen adlar da görülmektedir. Örneğin köpek balığı adının kapsamında nerdeyse kıkırdaklı balıkların tümü, bu sınıftan olan camgöz, canavar, harharyas, pamuk, sapan, çekiçbaş ve kedibalığı türünden balıklar yer almaktadır.

 

Balıkların adlandırılmasında izlenen bir başka yol balıkların biçimlerine ve anatomik özelliklerine göre yapılan sıfat tamlamaları ya da bileşik sözcüklerdir. Bu tür adlandırmalar genelde bir cins içinde yer alan türleri birbirinden ayırmada önemli görev görmektedir. Boyutsal özelliklere göre adlandırmaya örnek olarak küçükağız, büyük deniziğnesi, uzun ışıldak, narin ışık ve cüce kılağız gösterilebilir. Renklere göre adlandırmaya sarı kaya, altın kıral, kırmızı yılankurdu, yeşil lapin, yıldızlı vatoz; gövde görünümüne göre adlandırmaya çizgili çırçır, çilli lapin, sarıçizgili ıskarmoz, lekeli dil, benekli elektrik; anatomik özelliklere göre adlandırmaya ise sivriburunlu camgöz, uzunkuyruklu rina, dikenli keler, saçlı horozbina ve çivili kalkan örnek olarak gösterilebilir.

 

 

Adların Kökenleri

 

Türkçe'deki tekil balık adlarının bir bölümü balıkların yabancı dillerdeki adlarından doğrudan ya da fonetik değişimle ödünç alınmış adlardır. Örneğin levrek, Latince labrax (= dudak) sözcüğünden Grekçe lavraks yoluyla; lüfer Yunanca lufari; sardalya Latince sardina adından Yunanca sardela; kalkan Ruşça kalkan sözcüğünden; iskorpit Grekçe skorpios (= akrep) sözcüğünden; koralina kayası ise aynı anlamdaki coralline goby adından kaynaklanmaktadır. Bazı balık adları ise Dünya Gıda Örgütü (FAO) tarafından benimsenmiş olan adlardan çeviri yoluyla alınmıştır. Bu adlara örnek olarak kılıçdiş (< sabertooth), kancadişli horozbina (< fangtooth blenny), kütkafalı balon (< blunt-head puffer) ya da yeşilgöz (< shortnose greeneye) gösterilebilir.

 

Türk kültürünün birincil olarak kara hayvancılığı ve ziraate dayalı bir kültür olması deniz balıklarına verilen adlara da yansımaktadır. Bu yansımalara örnek olarak tavuk balığı, köpek balığı, denizaygırı, deniztilkisi, denizkartalı, fare balığı, domuz balığı adları gösterilebilir. Balıkların yaşadıkları ortamları da adlarına yansımış olarak görmek mümkündür. Örneğin, taş hanisi, kum kayası, derinsu zurnası, dere pisisi, kanal izmariti bu özelliği gösteren balık adlarıdır.

 

Öte yandan, bazı balıkların adları ise coğrafi yer adlarından kaynaklanmıştır: örneğin Azak tirsisi, Bermuda ışıldağı, Hint uskumrusu, Adriyatik horozbinası, Kızıldeniz barbunyası, Malta palamutu gibi. Ticari değeri olmayan fakat taksonomik açıdan önemli bazı balıklar ise o balıkları ilk olarak tanımnlamış olan balıkbilimcilerinin adlarıyla tanınır: Bath hurmakayası, Doflein ışıldağı, Por barbunyası, Rüppel pisisi, Thor pisisi gibi.

 

 

Bilimsel Adlar

 

Aynı balığa çeşitli adlar vermek, aynı adı çeşitli balık türleri için kullanmak gibi karmaşalarla başa çıkmanın bir yolu bilimsel balık adları kullanmaktır. Bu adlar, balık bilimcilerinin kendi âlemlerinde aynı balığı aynı adla belirtmek üzere düzenledikleri adlardır. Latinceymiş izlenimini veren, hattâ “Latince ad” olarak da bilinen, fakat aslında tam da öyle olmayan bilimsel ad, iki sözcükten oluşan ve italik harflerle yazılan bir addır. Bu sözcüklerin birincisi cinse, ikincisi ise o cins içinde türe verilmiş olan addır. Cins adı, Almanca’da adlara yapıldığı gibi büyük harfle başlamak üzere, ikincisi ise türü belirtecek şekilde fakat ufak harfle başlamak üzere yazılır; örneğin lüfer, bilimsel adı Pomatomus saltatrix (= solungaç kapağı belirgin rakkase).

 

Öte yandan, bilimsel adlar dünyasında dahi aynı balığa farklı bilimsel adlar verilmiş olduğu bir gerçektir. Çeşitli yerlerde ve zamanlarda, balık bilimciler aynı balığa farklı bilimsel adlar vermiş olduklarından, adlandırmada tekillik sağlamak amacıyla bu adlar birbirlerinden, adın arkasına parantez içinde o adı veren bilim adamının adı ve o adı yayımlamış olduğu yıl yazılarak ayırt edilir, Pomatomus saltatrix (Linnaeus, 1766) gibi. Aynı balığa verilen farklı bilimsel adlar, birbirinin sinonimi (eşanlamlısı) olarak tanımlanır. Bilimsel adlarda görülen karmaşaya bir çözüm getirmek üzere, en önce verilen ad "geçerli ad" olarak saptanır ve diğerleri onun sinonimi olarak addedilir.

 

Bilimsel adların birinci sözcüğünde geçen cins adları Grekçe, Yunanca ya da Latince sözcükler olup genelde balığın biçiminden kaynaklanırlar. Bu sözcük nadiren bir yere, bir bilim adamına atfen ya da mecâzî olarak verilmiş de olabilir. İkinci sözcüğün niteliği de benzer olmakla beraber, kişilere, yerlere, gemi adlarına, kurumlara ve benzeri nesnelere atfen verilmiş adlar daha sık görülür. Kişilere atfen verilmiş tür adları, Latince isim çekimlerine göre, kişinin cinsiyetine bağlı olarak "-i" ya da "-ea", yerlere atfen verilmiş olanlar ise "-ensis" eki ile sonlanır.

 

 

Sonuç

 

Türkçe'de yer alan balık adları dilbilimsel olarak farklı biçimlerde oluşturulmuş, anlamsal olarak çeşitli varlıklara atıf yapan adlardır. Gerek yöresel farklılıklarla, gerek biçim özelliklerine bağlı olarak aynı balığa birçok ad verildiği, aynı adın çeşitli balıklara verildiği de görülmektedir. Balık adları yabancı dillerden ödünç olarak alınmış, bu yolla değişime uğramış ya da çevrilmiş olarak görülebilmektedir. Çeşitli kara hayvanlarına, kişilere, yerlere referansla düzenlenmiş balık isimleri de sık sık görülmektedir.

 

Balıkçılar, dilbilimciler ve balıkbilimcilerin ortak çalışmalar yaparak standart bir ad katalogu düzenlemeleri, balık adlarında görülen karmaşanın bir derece giderilmesi için yararlı olacaktır.

 

 

Bibliografya

 

Akşıray, Fethi. Türkiye Deniz Balıkları ve Tâyin Anahtarı [1954]. 2. baskı. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1987.

 

Artüz, İlham. Türkçe Balık İsimleri. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Hidrobiologi Enstitüsü, 1980.

 

Artüz, Levent. Türkiye Deniz Balıkları Fihristi. İstanbul: Büke Kitapları, 2004.

 

Caferoğlu, Ahmet. “Türkiye balık adları.” Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi. 10 (1960) : 111-132.

 

Erdem, Yakup. "A'dan Z'ye Türkçe Adlarıyla Ülkemiz Deniz Balıkları." http://www.baliktayiz.com/forum/showthread.php?t=2829. 5.2.2015.

 

Mater, Savaş, Murat Kaya ve Murat Bilecenoğlu. Türkiye Deniz Balıkları Atlası. İzmir: Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Yayınları, 2003.

 

Nalbandoğlu, Ü. Türkiye Deniz Balıklarının Sözlüğü. 2. baskı. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Hidrobiologi Enstitüsü, 1954.

 

Nelson, Joseph S. v.d. Common and Scientific Names of Fishes from the United States, Canada, and Mexico. Bethesda, MD: American Fisheries Society, 2004.

 

Pultar, Mustafa. Deniz Balıkları Sözlüğü. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2012.

 

Uysal, İdris Nebi. “Türkçe balık adları üzerine bir inceleme.” Biyoloji Ürünleri Araştırma Dergisi 4.1 (2011) : 91-97.

 

Yearsley, G.K., P. R. Last ve D.F.Hoese. Standard Names of Australian Fishes. Hobart: Commonwealth Scientific and Industrial Research Organization, 2006.

 

  Kitap Bölümleri sayfasına dönmek için tıklayınız.