MUSTAFA PULTAR           DUM VENTUS EST, SPES EST



BEAUFORT'UN KARAMAN ANILARI


 

Sir Francis Beaufort
Sir Francis Beaufort

Hepimiz, İngiliz amirali Sir Francis Beaufort’u (1774-1857) meşhur Beaufort ıskalasını düzenleyen kişi olarak biliriz. 1806 yılında yayımladığı ve sakin hava olan sıfırdan “hiçbir yelkenin dayanamayacağı rüzgâr” olarak tanımladığı onikiye kadar giden rüzgâr hızı dizisi, 1838 yılında İngiliz Amirallik Ofisi tarafından, 1874 yılında da Uluslararası Meteoroloji Komitesi tarafından tanınmış ve uygulamaya konmuştu. Bugün ise dünyanın her yerinde bütün denizcilerin ve meteorologların günbegün kullandığı bir ıskala haline gelmiştir.

Birçoğumuzun Beaufort hakkında bilmediği bir şey ise kendisinin vaktiyle Karaman olarak bilinen vilayetimizin, yani şimdiki güney sahillerimizin mesahasını yapmış olması ve bu çalışma sırasında yaşadıklarıyla ilgili anılarını yayımlamış olmasıdır. 1817 yılında Londra’da R. Hunter tarafından yayımlanan bu anılar Karamanya: 1811 ve 1812 yıllarında Amirallik lordlar komisyonun emri üzerine yapılan mesaha sırasında toplanan planlar, görünüşler vs. ile Küçük Asya’nın güney kıyıları ve antik kalıntılarının kısa bir tarifi başlığını taşıyor. Osmanlı tarihçileri tarafından oldukça değerli bir kaynak olarak görülen bu eser, güney kıyılarımızın o dönemdeki durumunu göstermesi bakımından da önemli.

 

Özgün Karamania'nın İç Kapak Resmi
Selinti (Gazipaşa) kıyısı

O tarihte albay rütbesinde olan Beaufort, Majestelerinin gemisi Frederikssteen’in süvarisi imiş. Bab-ı Ali'den alınan ferman ile 1811 Temmuzunda İzmirden hareket eden bu firkatada, bir yıl boyunca Yediburunlar'dan Hınzır burnuna kadar olan bölgenin mesahasını yapmışlar. Zaten o dönemlerde bizim kıyılarımızın mesahasını çıkaranlar ya İngilizler ya da Ruslardır. Beaufort “Bu büyük diyar (Karaman) hakkında varolan kaynaklar antik coğrafyacıların yazdıkları idi; kıyı hakkında ise denizcilerin kullanabilecekleri hiçbir harita yoktu” diyor. Sözünü ettiği kaynaklar yalnızca Strabon ya da Batlamyus gibi antik coğrafyacıların eserleri. Pirî Reisin Kitab-ı bahriyesi ya da muhtelif İtalyan denizcisinin portolan kitaplarından haberdar değil miydi yoksa?

 

Beaufort’un genelde Türkler ve o dönemdeki yaşam hakkında söyledikleri pek de iyi şeyler değil. Batılılar arasında yerleşmiş ezeli ön yargı ile bizi barbar, cahil, tembel ve hain buluyor. O kadar ki “Bir Türkün bir Hristiyana verdiği bir hediyede mutlaka hakaret imalı birşey vardır” diyerek saplantılardan bir türlü kurtulamadığını gösteriyor. Denizcilik hakkında söyledikleri ise maalesef doğru:

 

Hiç birşey bu kıyılara yayılmış olan tembellik ve sefaleti şu inanılmaz gerçekten daha iyi gösteremez: Balık kaynayan bir denizin kenarında uzayıp giden bu geniş kıyı boyunda oturanların, bir tek kayıkları bile yok.

 

Denizcilikle ilgili olarak değindiği bir başka konu da aynı derecede acıklı:

 

Türklerin genelde coğrafyadan daha bilgisiz oldukları bir konu yoktur. Umman anlayışları Akdeniz ile sınırlıdır. Oldukça yüksek düzeydeki bir paşa bana çok samimi olarak İngilterenin Karadeniz’de bir ada olduğunu ve buraya, Çanakkale boğazından başka bir geçit olduğunu öne sürmüştü. Ellerinde İngiliz ve Fransız haritalarının İstanbul’da basılmış ve üzerinde Türkçe isimler olan kopyaları var, ama bahriye subayları bunları anlamaya tenezzül etmiyor ve tümüyle Rum kılavuzlarına güveniyorlar.

 

Pirî Reis’den 250 yıl sonra Osmanlı devlet büyüklerinin, hatta denizcilerin, Cebelitarık’ta bir geçit olmadığı ve dolayısıyla Katerina’nın donanmasının Baltık denizinden Akdeniz’e gelemeyecekleri yönündeki inançları hakkındaki rivayeti ve böylece oluşan 1770 Çeşme felâketini hatırlayınca Beaufort’un dediklerine pek de şaşmamak gerek.

 

Ama biz bu tatsız şeyleri bir tarafa bırakalım. Beaufort’un kıyılarla ilgili olarak anlattığı ilginç şeyler de var. Örneğin Kekova:

 

Myra’dan (bugünkü Demre) gelip yerleşen koloni, kekliklerin çokluğundan olsa gerek, buraya Kakava adını vermişler. Bugün bile sayıları çok bu kekliklerin. Gündoğuşundan kısa bir süre önce, doğu koylarından birine çıkarken, pruvacının karaya atlamasından ürken ve çalılıkların arasından uçuşan iki ya da üçyüz tanesinin çıkardığı gürültü şaşırtıcıydı. Buradaki kuşlar kızıl bacaklı türden, büyük ama boz olanları kadar lezzetli değil. Çok hızlı koşuyorlar ve çok az rahatsız edilmelerine rağmen fazla ürkek oluyorlar.”

 

Kekova hakkında anlattıkları tabii yalnız kekliklerle sınırlı değil. Kekova’nın bir liman olarak özelliklerine de değiniyor:

 

Gelecekteki olaylar bu yerin eski nüfusuna ve önemine ulaşmasını sağlayacak herhalde. Sayısız dereleri ve kolay ulaşımı, burayı Levant’ın (yakın doğunun) ufak ve çekingen kosterleri için gözde bir barınak yapacaktır. Limanın büyüklüğü, kıyılarının sarplığı ve savunma kolaylığı ise burayı bir donanmanın toplanma yeri olmaya aday olarak göstermektedir. Hem burası, hem Kastelorizo (Meis adası), hem de civardaki ada ve güvenli koylar, ambarları havalandırmak, çarmıkları germek, ganimetleri nakletmek gibi donatma işlemleri için uygun yerler oluşturuyor. Buradan Suriye’ye kadar ancak bir tek doğal liman daha bulunduğu göz önüne alınığında, bu limanların ikisinin de önemi daha da ortaya çıkıyor.

 

Birinci dünya savaşı sırasında Hamidiye’nin süvarisi Rauf Beyin burayı barınak olarak kullandığını ve Akdeniz’de tozu dumana kattığını hatırlayalım bu arada.

 

Denizcilerin kuşlara olan yakın ilgisi Beaufort’da da var; bu kez Şilden ya da Gelidonya burnundaki adalardan söz ederken şöyle diyor:

 

Bu adaların adı buraya sıkça yerleşen kırlangıçlardan geliyor: Shelidan = Celidoni = Chelidoniae. Ama biz oradayken kırlangıçlar ortada değildi. Daha önce, daha batıda olduğumuzda büyük sürüleri üstümüzden geçti. Güneşin batışına doğru serenlerimizin ve armamızın üstüne tünediler, hatta bazıları kamaralara bile girdiler.

 

Beaufort bu kıyılarda bulunan antik yerleşmelere, örenlere bolca yer veriyor. Osmanlı tarihçileri açısından ise kıyıya çıktığı zamanlarda yaptığı gözlemler hakkında anlattıkları açısından önemli. Bunlardan yalnızca birini, kıyıda geçen bir olayı okuyalım:

 

Anamur Beyi Abdulmuim bizi büyük bir nezaketle karşıladı. Bolluk içinde yaşayan Türklerin, tütünlerini içerek ferahlatıcı esintinin keyfine vardıkları kafesli köşkünde oturmuştu. Köşk, bu kıyının başka yerlerinde de gözlediğimiz gibi kazıklar üzerine inşa edilmişti. … Kendisini Majestelerinin firkatasına davet ettiğimizde duyduğu büyük memnuniyeti dile getirdi. Ertesi gün nerdeyse yüz kişilik maiyetiyle beraber kıyıya geldi ve birkaç saat orada oturarak bir cep dürbünü ile gemiyi gözledi. Ama o sırada denizden bir solugan geliyor olmasından dolayı hiçbirşey onu gemiye binmeye ikna edemedi.

 

Beaufort’un Karaman hikayesi pek de tatlı bitmiyor:

 

20 Haziran (1812) günü Ayas’ın batısındaki ufak bir koyda aletlerimizi yüklerken, botumuza doğru yaklaşan birkaç Türkün farkına vardık. Türkler her zaman silah taşır; bu kişilerin de meraktan başka bir niyetleri olduğunu sanmak için herhangi bir sebep yoktu. … Ama tam yaklaştıkları sırada yaşlı bir dervişin onlara bağıra bağıra nutuk attığını gördük. Çılgın hareketleri, tekrar tekrar “defol”, “gavur” ve diğer saldırgan ifadelerle bağrışmaları artık niyetlerinin düşmanca olduğuna şüphe bırakmıyordu. … Bot hazır olduğu için hemen açıldık … başlarının üzerinden ateş ettim … namert derviş hemen kaçtı. … Diğerlerinden daha kararlı olan bir hain, kıyıda kendini koruyup nişan almasını sağlayan bir kayanın üstüne fırladı. Attığı kurşun kasığıma girdi ve kalça kemiğimle uyluk kemiğimin başını kırdı. … Almış olduğum yara had derecede tehlikeli idi ve Levant’ın sıcak ve rütubetli havası da hiç uygun değildi. Vücudum daha önce de birçok yara almıştı; ve bir süre şimdiki durumunu atlatabileceği hakkında hiçbir ümit belirmedi. … Ama aylar boyu süren meşakkatli ve ağrılı bir yatalaklık döneminden sonra sonunda sağlığıma kavuştum.

 

Beaufort iyileşmiş, zamanla amiral ve şövalye (Sir) olmuştur. Karaman kıyılarındaki mesaha görevinde edindiği bilgilerin ise Kıbrıs’taki 1821 ayaklanmasına ve daha sonra 1878’de elden gidişine ne derece katkısı olduğu sorusu hep aklımın köşesine takılıp kalmıştır.

 

 

  Denizi Yazanlar sayfasına dönmek için tıklayınız.