MUSTAFA PULTAR           DUM VENTUS EST, SPES EST



DENİZ DİLİMİZ ve KÜLTÜRÜ


 

Artık yaşamımızın ayrılmaz bir parçası durumuna gelmiş olan sanal dünyada “deniz dili” ya da “denizcilik terimleri” gibi birşeyler ararsanız, “abebe-bikila” müstear adlı kullanıcının yazmış olduğu şu cümlelerle karşılaşırsınız: “Söylemesi çok keyifli terimlerdir, İnsana farklı bir dünyanın tadını yaşatırlar” (Ekşisözlük).

 

Deniz dili olarak adlandırdığım altdil, işte o keyifli ve farklı dünyada dolaşan, yaşayan insan topluluklarının konuştuğu, yazdığı ve okuduğu iletişim ortamıdır. Kaynağını birçok farklı etkinlikte, meslekte ve uzmanlık alanında bulan çeşitli terim, deyim ve sözcüğün birbirleriyle kaynaşarak oluşturduğu bu kendine özgü altdil, başka toplulukların altdillerinde görülmeyen özellikler gösterir. İster çeşitliliğinden söz edin ister karmaşıklığından, ister zenginliğinden dem vurun ister eklektik olmasından, başka hiçbir altdilin, deniz dilimizin (DD) gösterdiği özelliklere haiz olmadığı kolayca öne sürülebilir. Bu özellik de onu tüm altdiller arasında eşsiz yapar.

 

Bu yazıda DD'in kaynakları, kökenleri ve halen varolan sorunları üzerinde durduktan sonra DD'e ilişkin kültür süreçlerini ele alıyor ve bir öneri ile bitiriyorum.

 

 

DD'in Kaynakları

 

DD'in ilk bakışta öne çıkan en belirgin özelliği, içerdiği terim, deyim ve sözcüklerin çok sayıda etkinlik alanından kaynaklanıyor olmasıdır. Bu sözcükler yalnızca geldikleri alanın kapsamı içinde kalmaz; DD'i kullanan herkesin ortaklaşa kullandığı dil dağarcığının içeriğini oluşturur. DD'i zengin bir altdil olarak niteleyebilmemizin nedeni bu özelliktir.

 

DD'in zenginliği ve çeşitliliği hakkında bir fikir verebilmek için, DD'e kaynaklık eden çeşitli etkinlik alanlarını ve bu alanlarda içerilenler arasından rastgele alınmış birkaç örnek terim, deyim ya da sözcüğü diziler biçiminde aşağıya çıkarıyorum. Bu dizileri, sunmakta olduğum izlenimci bir tablonun küçük fırça darbeleri olarak düşünebilirsiniz. Bu darbeleri gözlerken önem verilmesi gerekli olan husus, önce bu dizilerin kaynaklandığı etkinlik alanlarının çeşitliliğine; sonra da tecâhül-i ârif ile (anlamlarını önemsemeden ya da bilmiyormuş gibi davranarak) gerek seslenim (fonetik), gerek yapı (semantik) olarak birbirlerinden farklılıklarına ve çeşitliliklerine dikkat etmektir.

 

Denizcilikten söz edildiğinde ilk olarak akla gelen iki alan vardır: ticaret (konişmento / gümrük / avarya) ve askerlik (torpito / amiral / taret). Bu iki alan denizde var olmanın temel göstergeleridir ve denizci bir ulus olarak nitelenebilecek toplumların belirleyici ve değişmez özellikleridir.

Öte yandan, denizle ilgili balıkçılık (açıntı / dalyan / avlak / madrabaz), dalgıçlık (apoşi / vurgun / nargile), madencilik (platform / kırıntı / yumru), armatörlük (acente / ipotek / donatan) ve gemicilik (elleçleme / daneç / mayna), sigortacılık (inçmari / kloz / prim) gibi diğer alanlar, ticaret ve askerliğin yanında ikincil olarak kalır ama, DD'e bunların içeriklerinden gelen sözcükler çeşitlilikleri bakımından DD'in zenginliğinin önemli öğelerini oluşturur. Aynı şeyi gemi yönetimi (jurnal / vardiya / ikinci), spor (regata / makon / kurbağalama), arama-kurtarma (varagele / meydey / tahlisiye) ve bürokrasi (ruhsat / sörvey / bildiri) gibi ilgili alanlardan kaynaklananlar için de söylemek mümkündür.

 

DD'in önemli bir diğer kaynağı, yukarıda sözünü ettiğim etkinlikler sırasında kullanılan araçlardır. Bu kapsamda en önde gemiler (şilep /muhrip /RORO) ve bunların hareketini sağlayan araçlar (makina / yelken / kürek) olmak üzere, gemilerin kullandığı limanlar (kreyn / baba / antrepo), çeşitli donanımları (demir / matafora / kaplumbağa), güvenlik araçları (can filikası / EPIRB / atnalı simit) ve seyir sırasında kullanılan âletlerden de (radar / GPS / kerteriz pusulası) söz edilebilir.

 

Gündüzleri engin bir mavi ya da gri boşluğun içinde, geceleri kara bir sonsuzluğun ortasında, herhangi bir yönü bir diğerinin tıpatıp aynısı olan evrende nerede bulunduğunu kestirebilmek, gitmeyi amaçladığı yere nasıl ulaşabileceğini bilmek, oraya doğru yolda iken ne gibi hava ve deniz koşullarıyla karşılaşabileceğini önceden tahmin edebilmek, her denizcinin bilgi dağarcığında olması gereken yaşamsal becerilerdir. Coğrafya (dil / kıta /arktik), kartografi (irtisâm / kerte / boylam) ve meteoroloji (kümülüs / cephe / alçak) terimleri, denizcinin bu sorunları çözmede kullanacağı kavramları ifade eden sözcüklerdir ve DD'in diğer bir ilginç bölümünü oluştururlar. Altında seyrettiği gökkubbeyi anlatan gökbilim (takımyıldız / demirkazık / tutulum), üstünde yol aldığı mavi enginin sırlarını anlatan denizbilim (izotermal / abis / akıntı) ya da botanik ve ihtiyoloji (erişte / karabatak / grampus) terimleri denizcinin dünyasının o hoş sedâları için verilebilecek diğer örneklerdir.

 

Gerçi denizde kullanılan teknolojilerin bir bölümü bilimin gelişmesinden çok daha önceleri vardı. Örneğin yelken, aerodinamiğin oluşturulmasından çok önce denizcilik teknolojisinin ayrılmaz bir parçasıydı. Ancak giderek bilimsel bulgularla içiçe geçmekte olan teknoloji, DD'e kaynaklık eden bir diğer bileşen olarak belirginleşmektedir. Zamanla gelişmiş olan makineler (kazan / manifold / dizel), navigasyon âltleri (sekstant / enlem seyri / yükseklik / sonar), gemi tasarımı (tûlânî makta / maket / pervâne), inşaat yöntemleri (kızak / ıskarmoz / döşek) ve iletişim araçları (semafor / mors / INMARSAT) kendileriyle beraber getirdikleri terimler ile DD'in zenginleşmesine yol açmıştır.

 

Türkçede birçok alanda hayvan adlarından türetilmiş terimler bulunmaktadır; bu olgunun en sıklıkla görüldüğü alan da denizdir. DD'in en ilginç terimlerinden bazıları hayvan adlarından (tersmaymun / kuzucuk / bülbül) kaynaklanmaktadır. Bu oluşuma benzer biçimde denizbilimine katkıda bulunmuş kişilerin adlarından (bofor / merkator / kaningam), denizcilikte kullanılan bazı araçları icat ederek patentlerini almış olan kişilerin adlarından (kenter / kinistin / markoni) ya da belirli araçların marka adlarından (minimaks / aldis / rapala) kaynaklanan terimler de dikkat çekmektedir. Birçok terimin kaynağı ise coğrafî yer adlarında (sardalya / bermuda / griniç) bulunmaktadır.

 

Buraya kadar örneklerini sunduğum kaynakların dışında DD'in içeriğine kaynaklık eden sayısız denizci ya da gemici unvanı; manevra ve arma adları; gemi kısımlarının, yelkenlerin, halatların, bağların, dikişlerin, yönlerin, rüzgârların ve deniz durumunun adları; balıklar, bitkiler, yıldızlar, selviçeler ve diğerleri gibi kaynakları da unutmamak gerekir.

 

 

DD'in Kökenleri

 

DD'in ikinci dikkat çekici özelliği, bu altdilde kullanılan terim, deyim ve sözcüklerin kökenlerinin çok çeşitli dillerde bulunmasıdır. Gerçi bu nitelik bir dereceye kadar Türkçenin de genel bir özelliği ise de DD'de daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. DD'in kökenleri hakkındaki yaygın bir kanı DD'in genelde İtalyanca ve Yunanca kökenli olduğu yönünde ise de bu kanının genelde geçerli olduğu söylenemez. Gemicilik terimlerimizin bir çoğunun, tarihsel olarak Akdeniz'in ortak ticaret dili olan lingua franca'da yer almış olması böyle bir kanının yerleşmesine neden olmuştur. DD hakkında yapılmış olan ender etimolojik çalışmalardan önemli birinin (Kahane, Kahane ve Tietze) bu yargının oluşmasında etkin olmuş olduğu kanısındayım. Ayrıca, yukarıda da işaret ettiğim gibi, DD gemicilik dilinden ibaret olmadığı için diğer dillerden köklenen terimleri göz önünde bulundurmak gereklidir.

 

Moğolcadan başlayarak (yosun / kaburga / karakol), Orta Asya'dan gelen eski Türkçe sözcükler (deniz / ada / kayık / demir / yıldız), günümüz Türkçesi (boğaz / çatlak / burun / baş / çene / gömlek) ile birlikte DD'in önemli bir bölümünü oluşturur. Bu terimlerin birlikte kullanımı ile zaman içinde çok ilginç deyimler (dokuz oturak oturmak / dana yatmak / palavra vardiya / kıçının üstünde durmaz) de ortaya çıkmıştır.

 

DD'de yer alan Arapça (dâire / havuz / medâr) ve Farsça (üstübeç / çalpara / endâze) kökenli sözcüklerin bir bölümü özellikle denizle ilgili alanlardan kaynaklanmış değildir ve genel kullanım dilimizdeki sözcükler yoluyla yerleşmiş sözcüklerdir. Öte yandan İtalyanca (fatura / çavalya / usturmaça), Venedikçe (uskunca / çımariva / fırtına), Cenevizce (volta / armada / filador) ve İspanyolca (ambargo / mayıstra / karakol) kökenli terimler çoğunlukla lingua franca'da da kullanılmış olan gemicilik ve askerlik terimleridir. Küçük ölçekli ticaret, balıkçılık ve dalgıçlık gibi uğraş alanlarından kaynaklanan terimlerin ise Grekçe (atlas / ağripar / balyoz), Yunanca (voli / varil / falaka), Rumca (aspita / ığrıp / ırgat) ve Bizansça (kalafat / kadırga / barbariça) kökenli olduğu söylenebilir.

 

Yirminci yüzyılın başlarında, Türkçemizdeki genel terminoloji değişimine koşut olarak, DD'de Arapçadan gelen birçok Osmanlıca terimin yerine Fransızcadan kaynaklanmış olan terimlerin (deplasman / depresyon / musilaj) kullanılmaya başlamış olması belirgin olarak gözlenmektedir. Ayrıca, yüzyılın başında Osmanlı bahriyesinde yapılan ıslahât girişimlerinin ve buharlı makine teknolojisinin girişi sonucu İngilizce (heç / fayrap / motorbot) kökenli terimlerin de yerleşmiş olduğu görülmektedir.

 

 

DD'in Sorunları

 

Çok sayıda kaynak ve kökenden gelen terimlerle oluşan DD'de gözlenen çeşitlilik ve karmaşıklığın önemli sorunlar da doğurması, hiç şüphesiz, beklenmesi gereken bir olgudur. Bu sorunların en önemlisi terimler arasında ve söylenişlerinde gözlenen farklılıklardır. Türkçemizin sürekli olarak geçirdiği değişiklikler sonucu DD'de aynı kavramların farklı zamanlarda farklı biçimlerde karşılandığı (mevki > konum / rehber > kılavuz / irtifâ > yükseklik ya da yükselim) görülmektedir. Türkçe terimler ile yabancı dillerden gelen terimlerin gösterdiği farklılık (maimahreç > deplasman / pürmeçe > spring / muvâzi > paralel) da bu oluşumun bir başka görünümüdür.

 

Öte yandan, Türkçenin Arapça harfler ile yazımından Latin harfleri ile yazımına geçilmesi sonucunda, Arapçada sesli harflerin yazımındaki belirsizliğin doğurduğu, örneğin (vav) harfinin “o”, “u”, “ö” ya da “ü” olarak okunabilmesi gibi farklılıklar, birçok karmaşıklığa neden olmuştur. Buna göre ﻗﻮﻧﻂﺮﻩ terimi, “kontra” olarak mı okunmalı yoksa “kuntra”, hattâ “kuntura” olarak mı? Benzer biçimde Arapça harflerin yazımında varolan nokta farklılığı, (fe) ile (ke) , (ne) ile (te) ve (be) ile (ye) arasında okuma zorlukları doğurmuş ve bunun sonucu birçok terimin yeni yazıya yanlış olarak aktarılmış olması sonucu doğurmuştur. Örneğin, İngilizcedeki Elliot's eye terimi eski yazıyla “ﺍﻳﻠﻴﻮﺕ" olarak çevrildikten sonra, hem “ilyot kasası” hem de “ilyon kasası” olarak okunmuştur. Buna benzer bir farklılık da Yunancadaki β(“beta” ya da “vita”) harfinin yeraldığı terimlerde “b” ile “v” farklılığına (balyoz > varyoz / baril > varil / barka > varka) yol açmıştır. Dilde seslenimde doğal olarak oluşan değişimler de terimlerde farklılıklar sonucunu doğurmuştur: (çarmıh > çarmık / laşka > laçka / tiramola > tramola / konişmento > konşimento) gibi.

 

DD'e çeviri yoluyla girmiş terimlerin bazıları aynı yabancı terimin karşılıkları olduğu halde farklı çevrilmişlerdir: (hook > yatırma ya da yaprak / deadwood > rıhtım, yığma ya da takoz) gibi. Bu farklılık, çevirinin yapılmış olduğu dönemlerin farklılığından kaynaklanmış olabileceği gibi, çeviriyi yapan kişilerin DD'i yeteri derinlikte bilmemelerinden de kaynaklanmış olabilir.

 

Buna karşılık, aynı sözcüğün farklı kavramları karşılaması dilde sık sık gözlenen genel bir olgudur; bu olguya DD'de de rastlanmaktadır. Ancak bu oluşum, terimlerde (mercan / volta / posta / ıskarmoz / iskele / yastık) görüldüğü zaman, kullanımları ile ne kastedildiğinin anlaşılması, dilin semantik (sözcük bilgisi) alanından çok pragmatik (kullanım bilgisi) alanına kalmaktadır.

 

Öte yandan, DD'de belirli kavramların birbirinden farklı terimlerle karşılandığı da görülmektedir: (cihaz > âlet > aygıt / gelgit > medcezir / kasırga > orkan). Bu farklılıkta Türkçenin genel olarak kısa bir süre içinde çok hızlı değişmiş olduğunun etkisi görülebilir ki bu olgu Türkçemizin yaygın olarak gözlenen karakteristiklerinden biridir. Benzer biçimde, aynı kavramın, deniz etkinliklerinin farklı alanlarında, örneğin ticaret ile askerlikte kullanımı arasında, farklı terimlerle karşılandığı da görülmektedir: (bombires > cıvadıra / çırçıl > kafa / çördek > mandar).

 

 

DD'in Kültürü

 

Bir toplumun kültüründe birleştirici unsurların en önde geleni, hiç şüphesiz, o kültürün dilidir. Dilin nasıl oluştuğu, öğrenildiği, öğretildiği ve nesiller arasında nasıl aktarıldığı (kültürleme - enculturation), toplumun içinde nasıl yayıldığı (kültürel yayılma - cultural diffusion) ve farklı toplumların kültürleri arasında ne gibi geçirgenlik gösterdiği (kültürleşme - acculturation) gibi konular, dilin kültür konularını oluşturur. Bu süreçler DD'in de kültürel sorunları arasında ele alınmalıdır.

 

Kültürleme

 

DD'in kültürüne kültürleme süreci açısından bakıldığında, bu sürecin birincil olarak, fiilen deniz alanında yaşayan kişiler arasında sözel olarak iş başında gerçekleşmekte olduğunu görüyoruz. Bu yolla edinilen DD kültürünün birikimi ve kişiler arasında aktarımı ise eğitim ve yazılı ya da sanal ortamdaki kaynaklar aracılığıyla olmaktadır.

 

DD'de kültürlemenin önemli bir kanalı olan eğitim, farklı kademelerde hem doğrudan deniz konuları ile ilgili eğitim kurumlarında hem de yaygın eğitim kurumlarında yer almaktadır. Ülkemizde DD'in eğitiminin yer aldığı düşünülebilecek, yüksek öğretim düzeyinde 12 fakülte, meslek eğitimi alanında 14 meslek yüksek okulu ve 35 meslek lisesi, yaygın öğretimde ise çeşitli eğitim merkezleri ve kurslar bulunmaktadır. Son yıllarda denizcilik eğitimi genel olarak gelişme göstermekte ise de ülkenin büyüklüğü ve nüfûsumuzun büyük bölümünün denize yakın yerlerde yaşamakta olduğu gözönüne alındığında, DD'in eğitiminin verilebildiği eğitim kurumlarının yeterli olduğu öne sürülemez. Denizle ilgili konular genel ilk ve meslek eğitimi dışındaki orta eğitimde nerdeyse hiç yer almadığı gibi, medyada bu konulara gösterilen ilgi de yok düzeyindedir. Bu ilgisizlik de DD'in toplumda yayılmasına engel oluşturan unsurların en önemlilerinden biridir.

 

İkinci olarak, yazılı ya da sanal iletişim ortamları kapsamında ise aşağıdaki kaynaklar söz konusu olabilir:

  • Kitaplar - Deniz ve denizcilik konularında son 20 yılda 250’ye yakın kitabın yayımlanmış olduğu tahmin edilmektedir. Bunların arasında doğrudan DD ile ilgili az sayıda kitap (Yarkın v.d.; Pultar, Denizin Dili … ), bilimsel ve teknik konularda eserler, eğitim kitapları, çeşitli anılar ve edebî eserler yer almaktadır. Bu kadar geniş bir tür alanı içinde, yılda yalnızca 10 ilâ 15 kitabın yayımlanmış olması bu kaynak kanalının ülkemizde ne kadar sınırlı kaldığını göstermektedir.

  • Basılı meslek dergileri (Deniz (Deniz Kuvvetleri Dergisi) / Deniz Ticareti Dergisi /Gemi ve Deniz Teknolojisi Dergisi / Naviga / Yelken Dünyası / Yeni Deniz Mecmuası / Yacht Türkiye) - Bu dergilerin bazıları açık satış, bazıları ise yalnızca abonman yoluyla okuyucuya ulaşmaktadır.

  • Haber siteleri ya da portallar (7Deniz / NetaDeniz / Sualtı Gazetesi) - Bu kaynakların içerikleri daha çok meslekî haberlere yönelik olup DD kültürlemesi açısından pek de önemli görünmemektedir.

  • Bloglar (Alesta Vira / Gezgin Korsan / YelkenTur / Balıkavı) - Sayıları 200'ün üzerinde olan bu kaynakların, giderek DD'in kültürlemesi açısından en önemli kanal olma niteliğine dönüşmekte olduğu kolayca öne sürülebilir.

Genel olarak yorumlanırsa, bu kaynakların başka toplumların deniz dilleri ile karşılaştırıldığında, çok sınırlı kaldığı öne sürülebilir.

 

DD'de kültürleme açısından en önemli kanallardan bir diğeri de edebî eserlerdir. Üzülerek söylemek gerekir ki, Türkçede bu kanal hiç de zengin değildir. Denizle ilgili eserler vermiş oldukları belirtilegelen birçok edebiyatçı, denizi, kıyıdan bakan bir kişi olarak algılamış ve eserlerinde onu başkişilerinin yaşamının arka planı ya da çeşitli yönleri için bir metafor olarak kullanmanın ötesine gitmemişlerdir. DD'i doğrudan ağırlıkla kullanan edebî eserlerimiz ise kıt denecek düzeydedir. Bu tür eserler vermiş olan edebiyatçılar arasında ancak Halikarnas Balıkçısı, Zeyyat Selimoğlu, Yaman Koray, Oktay Sönmez ve İhsan Oktay Anar'dan söz edilebilir. Ayrıca, Balıkçı dışında, bu yazarların toplumun genelinde, hatta denizcilik camiâsında dahi, yaygın olarak bilindiği ve okunduğu da söylenemez. Edebî eserlerimizin DD içeriği açısından çok kısıtlı kalmasının nedenlerinin arasında, yazarların kullanabileceği ansiklopedik bir DD sözlüğü yazılmamış olmasını önde gelen bir eksiklik olarak görüyorum.

 

Nesiller arasında DD'in sürekliliği açısından en önde gelen maddî aktarım ortamları, hiç şüphesiz denizcilik ve ilgili alan sözlükleridir. Bu açıdan da büyük eksikliklerimiz olduğu bir gerçektir. Genel olarak DD'in mevcut sözlükleri yabancı dillerden, özellikle İngilizceden çeviri niteliğinde meydana getirilmiştir. Dolayısıyla, deyim ve terimlerin karşılıkları, DD'de kullanılan tekil deyim ve terimler olmaktan çok, bunların açıklamalarını içeren ibareler biçiminde yer almıştır.

 

Türkçede DD ile ilgili olarak derlenmiş ilk sözlük Mekteb-i Fünûn-i Bahriye-i Şahâne’de gemicilik hocası olan kolağası İsmail Hakkı'nın 1874 yılında yayımladığı Gemicilik Fenni adlı kitaptır. Büyük ölçüde İngilizce bir eserden çevirilmiş olan bu kitap tam olarak bir sözlük düzeninde olmamakla birlikte, ansiklopedik bilgiler de içermesi bakımından önemli bir kaynaktır. Daha sonraları, Beşiktaş'taki Deniz Müzesi'nin kuruluşunu gerçekleştirmiş olan Binbaşı Süleyman Nutkî'nin Istılahât-ı Bahriye adlı çevirisi ve DD'in ilk gerçek sözlüğü olarak niteleyebileceğimiz Kâmus-i Bahrî adlı eseri yayımlanmıştır. Kamûs- Bahrî'ye yirminci yüzyılın ortalarına kadar başka bir sözlük eklenmemiştir. Bu sözlüğün bir türevi ve büyük ölçüde çevirisi niteliğinde olan Gemici Dili (Gürçay) uzun yıllar tek kaynak olarak kalmıştır. Daha sonraki yıllarda yayımlanmış denizcilik sözlükleri ise tek elin parmaklarıyla sayılabilecek kadar az olmuştur. Üstelik, bunlar genelde özgün derleme olmaktan çok, yabancı denizcilik sözlüklerinin çevrilmesi yoluyla gerçekleştirilmiştir (örneğin Akdoğan; Baş). Sanal ortamda yaygın olarak görülmeye başlanmış olan sözlükler ise, Deniz Kuvvetleri tarafından hazırlanmış olan bir gemicilik sözlüğünden (“Deniz Kuvvetleri …; “Denizcilik Terimleri “) türeyen ve bunun kopyaları olarak tekrar tekrar yayımlanan İnternet sayfaları niteliğindedir. Bu sözlüklere ek olarak sınırlı sayıda ilgili alan sözlüklerinden de söz edilebilir (Bingel; Sarıeyüpoğlu v.d.; Sarıoğlu ve Yücelen; Pultar, Deniz Balıkları ... ).

 

Öte yandan ülkemizde DD'e ilişkin bir dil çalışma grubunun olmaması çok çarpıcı bir eksikliktir. Bu konuda önderlik etmiş olması gereken Türk Dil Kurumu tarafından şimdiye kadar yayımlanan 55 terim sözlüğü arasında bir tek denizcilik terimleri sözlüğünün olmaması özellikle dikkat çekmektedir.

 

Kültürel Yayılma

 

DD ile günlük genel dil arasında olabilecek kültürel yayılma (diffusion) açısından bakıldığında, bu sürecin yaygın sonuçları olmadığı görülmektedir. Günlük kullanımda olan ve DD'in sözcüklerinden kaynaklanan deyim (balık istifi / makaraları koyvermek / yelkenleri suya indirmek / zıvanadan çıkmak) sayısı çok azdır. Argoda ise DD'den kaynaklanan (iskele babası / façasını açmak / bocurgat yapmak) yayılma biraz daha fazla olup bunun nedenlerini belki de denizcilerin oldukça kapalı camialar içinde yaşayarak ürettikleri jargonun toplumun benzer altkültürlerine kolayca geçişinde aramak gerekebilir.

 

Kültürleşme

 

Kültürleşme (acculturation) açısından bakıldığında, DD, günlük Türkçemizde de açıkça gözlediğimiz gibi İngilizcenin yoğun kültürel etkisi altındadır. Deniz diline çoktan yerleşmiş terimlerin bazıları İngilizceleri ile değiştirilmekte (kaporta > heç / reis > skiper / pürmeçe > spring) olup, bazı yeni kavramlar ise tümüyle İngilizceleri (leydap / balp / AIS) tarafından karşılanmaya başlanmıştır. Tabii, bu gelişmede, İngilizcenin artık küresel bir lingua franca özelliği kazanmış olmasının etkisi büyüktür. Zaten günümüzde, birçok diğer alanda olduğu gibi, uluslararası denizlerde İngilizce dışında bir dilde iletişimde bulunmak mümkün değildir. Bu gerçek de DD'in hızla bu yönde değişimine zemin yaratmaktadır. Bu olguda etkin olan âmillerden biri de dışarıdan almakta olduğumuz yeni ve hızla gelişen teknolojilerin kendilerine özgü terimleri de beraberlerinde getirmeleridir.

 

 

DD ile İlgili Bir Öneri

 

Çeşitli sorunlarına yukarıda değinmiş olduğum DD hakkında bilinçli iyileştirme çabalarında bulunmak gereği açıkça ortaya çıkmıştır. Bu konuda yapılabilecekler arasında birincil önerim, deniz ile ilgili tüm etkinlik alan ve kurumlarının fiilen ve maddeten katkıda bulunarak oluşturacağı özerk bir “Deniz Kültürü Enstitüsü (DKE)”nün kurulması ve deniz kültürünün çeşitli alanlarıyla görevli çalışma grupları biçiminde örgütlenmesidir. Bu yönde Koç Üniversitesi'nin kurmuş olduğu denizcilik forumu KÜDENFOR'u çok önemli ve desteklenmesi gereken bir girişim olarak görüyorum.

 

DKE bünyesinde DD ve kültürü ile ilgili sorunları belirlemek ve gidermek amacıyla denizci, tarihçi ve dilbilimcilerden oluşturulacak bir çalışma grubu, öncelikle

  • DD'in kökeni, gelişimi, farklılaşması ve yayılması hakkında araştırmalar yürütmeli,

  • DD'deki çeşitli sorunları gidererek çağdaş bir standart deniz sözlüğü derlenmesine yönelik çalışma ve yayınlar yapmalı,

  • ansiklopedik bir deniz sözlüğü hazırlanması için girişimde bulunmalı,

  • derlenecek olan bu sözlüklerin ve içerdikleri terim, deyim ve sözcüklerin deniz dünyasına yayılması amacıyla, basılı ve sanal kanallar aracılığıyla dağıtımı kolay ve ucuz yayınlar yapmalı, ve

  • aynı amaçla çeşitli yerlerde, özellikle eğitim kurumlarında, kulüplerde ve marinalarda tanıtım konuşmaları ile görsel medyada programlar ve diziler yapılmasını sağlamalıdır.

 

 

Kaynakça

 

Akdoğan, Refik. Türkçe İngilizce Türkçe Açıklamalı Ansiklopedik Denizcilik Sözlüğü. İstanbul: yay. y. (Günlük Ticaret Gazetesi Tesisleri), 1988.

Baş, Münip. Denizcilik Sözlüğü. İstanbul: Akademi Denizcilik, 2011.

Bingel, Ferit. “Deniz Biyolojisi ve Balıkçılık”. http://www.ims.metu.edu.tr/DenizSozluk/index_tr.html

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Gemicilik Sözlüğü. Ankara: Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Basımevi, 1991.

“Denizcilik Terimleri”. http://www.dzkk.tsk.tr/icerik.php?icerik_id=201&dil=1

Ekşisözlük. “denizcilik terimleri”. https://eksisozluk.com/denizcilik-terimleri--184942.

Gürçay, Lütfi. Gemici Dili. İstanbul: T.C. Deniz Basımevi, 1962.

İsmail Hakkı. Gemicilik Fenni. İstanbul: Mekteb-i Fünûn-i Bahriye-i Şahane Hurûfât Matbaası,1874.

Kahane, Henry; Renée Kahane ve Andreas Tietze. The Lingua Franca in the Levant. Urbana, IL.: University of Illinois, 1958. Tıpkıbasım İstanbul: ABC Kitabevi, 1988.

Küçükşahin, Fahrettin. Ansiklopedik Bilimsel ve Teknik Denizcilik Sözlüğü: Türkçe/ İngilizce. İstanbul: Akademi Denizcilik, 2003.

Nutkî, Süleyman. Istılâhât-ı Bahriye. İstanbul: Matbaa-i Bahriye, 1905.

-----. Kamûs-i Bahrî. İstanbul: Matbaa-i Bahriye, 1917. Çeviriyazısı haz. Mustafa Pultar, Kamûs-i Bahrî: Deniz Sözlüğü. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2011.

Pultar, Mustafa. Deniz Balıkları Sözlüğü. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2012.

-----. Denizin Dili - Denizin Yazısı: İstanbul: Amatör Denizcilik Federasyonu, 2010.

Sarıeyüpoğlu, Mustafa v.d. Su Ürünleri Terimleri Sözlüğü. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2009.

Sarıoğlu, Kenan ve İbrahim Yücelen. İngilizce-Türkçe Meteoroloji Terimleri Sözlüğü. İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi Matbaası, 1970.

Yarkın, Derya Şerif; Serpil Beril Baylan ve Derya Buğra Yarkın. Deryâ İçredir Deryâyı Bilmez. Amkara: Telgrafhane Yayınları, 2015.

 

  Deniz Kültürümüzden sayfasına dönmek için tıklayınız.