YILDIZ ADLARI HAKKINDA

Günümüzde kullanılan yıldız adlarının birçoğunun kökeni eski çağ kültürlerine dayanmakta olup özellikle, bugün orta ve yakın doğu diye bildiğimiz bölgeden kaynaklanmaktadır. Hint, Sümer, Babil, eski Mısır ve Asurlulardan kalma birçok ad, dönemden döneme, bölgeden bölgeye aktarılarak, değişerek, yazılışı ve söylenişi bozularak, bir kültürden diğer kültürlere geçegelmişlerdir. Grekler, bu adları derlemiş ve 150 yılında İskenderiye’de Batlamyus’un Mathematike Syntaksis adlı kitabında bir bütünlüğe kavuşturmuşlardır. Daha sonra Arap gökbilimciler ve El Sufi bu kitabı Kitab-ül-mecisti adıyla Arapçaya çevirmiştir.

Ortaçağ Avrupasında karanlık çağlar devam ederken, Arap gökbilimciler, Batlamyus’tan kaynaklanan adları, yerli Bedevî Arapların kullandıkları adları da katarak defalarca kayda geçirmişlerdir. Çeşitli biçimlerde ve kişilerce derlenen gökbilim bilgileri, Kitab-ül-mecisti’nin, özellikle 10 ilâ 13üncü yüzyıllarda İspanya’da Almagest adı altında Latinceye çevrilmesi ve Uluğ Bey ile El Tusi’nin eserleri gibi diğer gökbilim eserleriyle bütünleşmesi sonucu, yıldız adları Avrupa’da, bugün kullandıklarımıza benzer biçimde belirginleşmeye başlamıştır. Rönesans dönemindeki dilbilim çalışmalarıyla birlikte yürütülen araştırmalar, sonuçta bugün Batı dünyasında kullanılan adların temelini oluşturmuştur.

Birbirinden farklı kültürler, yıldızları gökkürede kolayca bulabilmek için bunları çeşitli biçimlerde bir araya toplayarak “takımyıldız” adını verdiğimiz yıldız kümeleri oluşturmuşlar ve bu kümeleri genel olarak gerçek ya da esâtirî hayvan imgeleriyle eşleştirmişlerdir. Her kültürün kendine özgü takımyıldızları olduğundan dolayı, bunlar birbirlerinden çok farklı olarak ortaya çıkmıştır. Takımyıldızların evrensel olarak geçerli olabilecek bir biçime getirilmesi ancak yirminci yüzyılda gerçekleşmiştir. 1930 yılında Uluslararası Gökbilim Birliği (IAU = International Astronomical Union) tarafından kabul edilen sisteme göre, gökküre 88 bölgeye bölünerek, gökyüzü bu takımyıldızlar ile tamamen kaplanmıştır. Takımyıldız bölgelerinin her birine bir ad verilmiştir, örneğin PISCES takımyıldızı gibi. Latince olan bu adların bazıları antik çağlarda oluşturulmuş imgelemlere, bazıları ise 17 ve 18. yüzyıllarda Avrupalı gökbilimciler tarafından verilen adlara dayanmaktadır. Ufak farklılıklar görülmekle beraber bu adların Türkçe çevirileri, güncel gökbilim kaynaklarında standart bir biçimde yer almaktadır. Ayrıca, her takımyıldızın IAU tarafından saptanmış ve üç harften oluşan bir kodu vardır; takımyıldızlar bu kodlarla da bilinmektedir, örneğin PISCES takımyıldızının kısa kodu Psc’dir.

IAU tarafından belirlenen adlar dışında, takımyıldızların farklı kültür ve dillerde ayrı özel adları vardır, örneğin PISCES takımyıldızının Türkçe adı BALIKLAR’dır. Bu adlar, her kültürün göğe bakışını, orada gördüklerini ve kendine özgü kültürel gelişimini yansıtır. Bu olguları Türkçe takımyıldız adlarında da izlemek olanaklıdır. Örneğin, eski Türkler tarafından KOZI (= kuzu) olarak bilinen takımyıldızın adı, Osmanlıcada, Araplardan alınmış olan HAMEL (= kuzu) ya da Farsçadan gelen BERE (= kuzu) olmasına karşın, günümüzde, Latince ARIES olan adının Türkçeye çevrilmesi ile KOÇ biçiminde kullanılır olmuştur. Kültürümüze bu iki kanaldan gelen etkileri birçok diğer takımyıldız adında da izleyebiliyoruz.

Tek tek yıldızların ise IAU tarafından saptanmış adları yoktur. Yıldızları tanımlamak için, yer aldıkları takımyıldız içinde sıralama esasına dayanan bazı kodlama sistemleri kullanılmaktadır. Bunların en eskisi ve öncelikle kullanılanı, Bayer tarafından Uranometria adlı eserinde geliştirilmiş olan sistemdir. Bayer sistemine göre yıldızlar, en parlaktan daha sönük olanlara doğru sıralanarak Elinika abecesindeki harfler ile tanımlanırlar. Yıldıza bir kod verilir ve bu kod söz konusu harfin küçüğü ile takımyıldızın kısa kodundan oluşur, örneğin αPsc. Çoklu yıldızlar için harften sonra bir numara kullanılır, örneğin γ1And. Yıldız sıralamasında ikincil olarak kullanılan sistem ise Flamsteed’in Historia Coelestis Britannica adlı katalogunda gerçekleştirdiği sistemdir. Bu sistemde yıldızlar, sağ açıklıklarının büyüyen değerlerine göre, 1’den başlamak üzere numaralanarak kodlanırlar, örneğin 3Psc. Ancak, yıldızların parlaklıkları zamanla değiştiğinden ya da başlangıçta yanlış belirlenmiş olabileceğinden dolayı, Bayer sistemine göre parlaklık sıralaması günümüzde geçerli olmayabilir. Diğer yandan, yer ekseninin devinimi, sağ açıklık değerlerinin değişmesine yol açtığından, Flamsteed sistemindeki görülen sıra da güncel sağ açıklık değerlerine karşılık düşmeyebilir. Bunlara rağmen bir kez saptandıktan sonra, yıldız kodları değiştirilmemiştir.

IAU sisteminde yıldızın standart adı, yer aldığı takımyıldızın adının Latincedeki genitif (-in) hâlinin önüne, sıralama harfinin ya da numarasının eklenmesiyle oluşur, örneğin αPsc yıldızının adı Alpha Piscium’dur. Ayrıca, çok parlak yıldızların, örneğin Canopus, Sirius, Arcturus gibi yıldızların batı dillerinde kullanılagelen özel adları da bazı gökbilim eserlerinde ve IAU kaynaklarında yıldızın özel adı olarak görülebilmektedir.

Yıldızların diğer özel adları, genelde kökenlerinin bulunduğu imgelerdeki konumundan kaynaklanmakla birlikte, ilgili oldukları birçok başka konudan da gelmiş olabilirler. Kaynaklarındaki bu farklılıktan ve kökenlerini oluşturan imgelemlerin farklılığından dolayı, aynı yıldızın birbirinden çok farklı adları görülmektedir. Örneğin bu sözlükte, Demirkazık yıldızının, gökteki konumundan, yere göre konumundan, ne işe yaradığından, ait olduğu imgelemden, başka yıldızlarla olan ilişkisinden, dil kökeninden kaynaklanan on altı farklı adı bulunmaktadır. Aynı biçimde, sözlükte kapsanan Türkçe yıldız adları çok farklılaşmış kültürel kökenlerden gelmektedir. Demirkazık ve Yıldırak gibi bazı adlar eski Türkçeden, Süheyl, Sünbüle ve Pâye gibi bazıları Arapça ve Farsçadan, bazıları Osmanlıca adlardan, bazıları ise çeviri yoluyla batı dillerindeki adlardan kaynaklanmıştır. Osmanlıca adlar genelde doğrudan Arapça ya da Farsça’dan kaynaklandığı için, batı kaynaklı adların yazımında görülen bozulmalara uğramamıştır. Bundan dolayı da anlamlarının anlaşılması daha kolaydır.